Yüreğim Dağlarda Kaldı
Bir dağ başında olmalıydık şimdi seninle
uzanıp çimenlerin üstüne
şiirler okumalıydık mavi ırmaklara
öpüp güneşi alnından sevdiğimizin
sisler aralanınca çekip gitmeliydik
şimdi bir dağ başında olmalıydık seninle
oturup bir gönül sofrasına,
dostluğa kadehler kaldırıp
içimizdeki yangını bölüşmeliydik
bir pınarın soğuk buğusuna daldırıp ağzımızı,
çatlayan dudaklarımızla hayatı öpmeliydik
sular aydınlanınca çekip gitmeliydik
bir dağ başında olmalıydık şimdi seninle
türküler söylemeliydik esen yellere
unutup acıyı, ayrılığı, gurbeti
hasreti içimizin yangınına gömmeliydik
kapılar kapanınca karanlığa
yollar aydınlanınca çekip gitmelidik
bir dağ başında olmalıydık şimdi seninle
ıssızda bağrını döven bir ırmak gibi
dizleri kanamış bir çocuk gibi doyasıya ağlamalıydık
çıkarsız dostluklar, kirlenmemiş sevgiler
ve dünyadaki tüm güzel şeyler adına
çirkinliklere, çirkefliklere dayanmalıydık
obalar sıralanınca karşı sırtlara
gün aydınlanınca çekip gitmeliydik
sen gülünce ne güzelde gülümserdi beyaz gül
nasıl da sevinçle gelirdi dağlara bahar
dallar tomurcuklanır, kuşlar öter, sular çağıldar
muştular bölüşmeye koşardı ardından çocuklar
bir kervan alıp giderdi başını bilinmeyen diyarlara
şimdi ne yana baksam gözlerin doluyor usuma ah
gelincikleri okşuyor ellerin
gülüşün ki, çiçeklerin bir başka adıydı karlı yamaçlarda
yitik bir mevsimin kıyısında kaldı anılarımız
savrulmuş ömrümüzün her yaprağında bir şiir sarardı
şimdi yoksun, rüzgarlar seni üşür, türküler seni söyler
her bahar gelişinde bir çiçek büker boynunu
bir menekşede açar gözlerin
büyür yüreğimin kıvrımlarında
sular ağıtlarla çağlayıp gider
mavi ne de çok yakışırdı gülüşüne ah kardeşim
en çok da papatyalar yıkıldı gidişine
bir de alnı munzur işlemeli kızlar
şimdi hangi ırmak soğutur yürek yangınımı
hangi dağ bölüşür acımı, hangi pınar, hangi bahar
efkarımı hangi rüzgar dindirir
ırmağım sendin pınarım sen, dağım rüzgarım sen, baharım sen
Nuri Can