Sen Susma
kitaplarda geçmeyen hikayelerdendi
henüz uğruna şarkı yazılmamış tabiatta
ve biraz daha uzansa;
dokunabilecek gibiydi ellerin, güneşin avuçlarına
öyle uzak duruyordu ki,
sanki intikam alırcasına, dağları yıkarcasına
uykusuzluktan yeni uyanmış kadar silik suretiyle
bırakıyordu suskunluğun, sokaklara, kaldırımlara
sima’ndan bir şeyler görebilmek ne kadar güzelse,
batan güneşe yazdığım kahır mektupları o kadar dolu öfkeyle
sana çıkan uçurumdan,
sana yağan damlalardan,
ağustos böceklerinin uğultusundan,
ve daha sızıltılı kırlardan
seni anlatan tabiat ne kadar kutsalsa,
sustuğunu görmek, dünyanın diğer ucunda,
sessizliğini dinleyebilmek kadar varsa hayat;
duyamamak, görememek;
o kadar alçakça..
ve;
ısırgan otlarının yuttuğu çocukluk türkülerindendi
henüz mısralara konu olmamış hayal meyal pamuk şekerleri
biraz daha susarsa,
kıyamete adını verecek kadar yalnız..
bu yol biraz daha uzarsa,
kıyamete gidecek kadar tıkız
şimdi tüm sevincim ucu ucuna
yetecek, elbet yetecek
umut biraz, hani hor görülmüş
biraz daha unutulmuşluk,
ben alışığım, alışırım dahasına
ama;
sen susma..
heartache