Sen Bana Sustun
Bak sevgili, ömür işte akıp gidiyor.
Bir Ekim daha bitiyor,
Asma da artık üzümler kuruyor,
Kuruyup, bir bir dökülüyorlar yerlere.
Yaprakları da seyreldi,
Gövdesi, tüm çıplaklığı ile karşımda, seyrediyorum,
Mevsimi yalnızlık.
Uçuşan kuşlar, az uğruyorlar bahçeye
Komşular zeytinlerini topluyor,
Sermişler örtü ağaç diplerine,
Ellerinde tırmık, sıyırıyorlar dalların arasından.
Hani dökülmüyor değil yaprakları,
Dayanamayan bırakıveriyor savrula savrula toprağın üstüne.
Az ilerde, çatlamış narlar kalmış.
Dalları kurumuş,
Beliriyorlar kırmızı inci gibi, çıkmışlar karanlıktan gün yüzüne
Son bir veda güneşe ..
Söylemiş miydim ömrümün demi? İki kumrum var.
Yine yuva yapıyorlar, teras’ta çatı arasına.
Dökülüyor taşıdıkları dalları ara ara önüme.
Almıyorlar, ben süpürüyorum onları da ,
Güneşli güzel bir gün,
Hatta bugün Cuma, evdeyim .
Senin anlayacağın ömrümün demi,
Gece çok içtim yine!
Başım kazan gibi.
Kahve yaptım, seyrediyorum etrafı
Sen yine yoksun!
Sensiz kaçıncı Ekim?
Saymayı da bırakalı çok oldu,
Yinede, tutunuyorum hayata.
Umudumu hiç kaybetmedim.
Unutmadan ömrümün demi, hala cam açık yatıyorum.
Nefesin kopup geliyor odama.
Hissediyorum.
Bu sıra sarmıyorsun beni,
Yazdan kalma gecedeyim sanıyorsun.
Yok, öyle değil!
Sabaha karşı belim üşüyor, sıcaklığını hissetmiyorum
Ara ara geliyor, “ört şu belini” diyordun,
Gelmedin bak! Ekim de bitiyor,
Kasıma günler kaldı.
Senli yalnızlığım, güze teslim oluyor.
Çiçekleri dolaştım elimde su tek tek.
Birde şu biber var ya!
Ne kadar büyüdü anlatamam,
Kıskanıyor elimde pazardan biberle gelmemi,
Kıyamıyorum bitkiler arasında.
Onu ayrı seviyorum, o da biliyor.
Ne çok macera yaşadı bana gelebilmek için.
O da inatçı, tutunuyor yaşama ve seviyor koyduğum yeri.
Akşam yine çok içmişim, dedim ya!
Hala kendime gelemedim.
Güneş, terasa tam döndü yakıyor beni.
Ne yapalım biliyor musun?
Ben nasılsa bu gün firar ettim!
Sen de firar et, konuşma hiç bir şey
Şöyle ben,
Ben bir çay demleyeyim,
Bir bardakta sana doldururum,
Seviyorsun bergamotta katarım.
Tamam söz! Kalsın bardağın masada,
Soğut, hiç önemli değil
Bugün firar et, ömrümün demi,
İçim sen dolu.
Kim anlar sen olmasan beni?
Üstümde yılların yorgunluğu var,
Yüreğimde hala sen.
Sende görmeyeli yaşlanıyorsun,
Direnemiyorsun zamana.
Ne varsa alıyor bizden.
Gülüşün hala aynı, gözlerin yine öyle biraz nemli olsun.
Benden iyisin bak, saklamışsın beyazlayan saçlarını
Rengi değişmiş,
Olsun! Sen hep güzelsin
Bak! Tırnaklarım sarardı, sigara içmekten olsa gerek
Tütün sarısına dönecek böyle giderse.
Sense hala koyu bir oje ile, ne kadar bakımlı duruyorsun
Eziliyorum yanında inan!
Ben bir çay doldurayım, hüzünlendim yine .
Sen yokken, bir çok şiir yazdım.
Okumuşsun biliyorum.
Ama biliyor musun?
Öyle çok üstüne alan oldu ki sana yazdıklarımı,
Ses çıkaramadım.
Ne çok yaralı insan varmış
Ve bir o kadar özlem dolu yürek.
Hepsi ile tanış oldum.
Bir çoğu’nun evinde, baş köşede duruyorum yazdıklarımla.
Oysa ben! Öyle kalmıyorum,
Her gün biraz daha değişiyorum,
Duygularım da bir o kadar değişiyor.
Dikkatimi çekti! Uzat ellerini,
Bak, görüyor musun? Çil çil noktalar oluşmuş.
Biz böyle miydik? Nasıl büyüdük bak şimdi,
Yabancı bize eski fotoğraflarımız.
Kabulleniyor insan olduğu yaşı,
Geçmiş sadece gözde bir anı.
Bakıyorum, çocuğumuz olmuş o fotoğraflardaki duruşumuz.
Büyümüşlüğün olgunluğunda bir yürek.
Çok şey kopup gitti mazide.
Bir sen işte! Tek oda evimde,
Geldiğin günden beri oturuyorsun.
Penceresi açık, hava alıyorsun
Çok zorlayan oldu kapıyı,
Kilidini kırmaya çalışan.
Kimse farkında değildi ev sahibinin.
Dokunsalar hani, şöyle bir seslenseler
Kimse var mı? diye,
Sesini duyunca, arkalarına bakmadan kaçacak hırsızlar
Sessiz seyirciydin,
Hiç birini umursamadın.
Ben, bu halini daha çok sevdim.
Yakama yapışmadın, boğmadın, hesap sormadın.
Sustun! Sadece sustun..
Biliyor musun ömrümün demi?
Göğsümün sol yanına dövme yaptım adını..
Ben sana sustum..
Sigara içiyorsun hala biliyorum,
İkimizde bırakacaktık sözde.
Nasıl bırakacaksak, bu kadar özlem varken?
Şimdi bak gülümsüyorum, sende gülümsedin.
Yak sende bir sigara,
Dumanı karışsın mutfakta, sigara dumanıma.
Yeni kendime geliyorum inan!
Bak, gün akşama dönüyor.
Çayları tazeliyorum,
Kupaya koyuyorum,
Biliyorsun, gün batımı çok güzel.
Oturalım balkona seyredelim,
Beraber gün batımın da yüreğimiz.
Hani yaslasan göğsüme başını,
Tamam tut avuçları’nın arasında,
Omuzundan göğsüne uzattığım elimi.
Gün batıyor bak!
Derin derin çekiyor insan son nefesinde sigarayı.
Yaksam bir tane daha,
Duman duman gün kaybolsa denizin üstünde.
Hala susuyor, beni dinliyorsun
Biliyor musun ömrümün demi?
“Nasıl tahammül ediyorsun bu geveze adama?” sormuyor değilim hani.
Minareden bak yayılıyor ezan sesi.
Şimdi, her şey tam oldu.
Serinlik çöküyor üstümüze,
Anca geldim kendime.
İçmeyeceğim bir daha bu kadar,
Bir akşamdan, bir akşama çekilmiyor baş ağrısı.
Sormadım sana ömrümün demi,
Bak! Yine unuttum.
Çok uzun yoldan geldin,
Aç mısın?
Bekar evi biliyorsun!
Çabucak hazırlarım bir şeyler.
Sen üşütme gel, gir içeri.
Bir hırkam var el dokuması,
Daha kıyamadım, hiç giymedim.
Al giy üstüne, sen koksun ilmek ilmek
Siyah yakışıyor sana,
Eskidende giyerdin benim tişörtleri hatırladın mı?
Ne çok yakışırdı.
Bir keresinde hiç unutmam, parfümün sinmişti üstüne
Ve ben onu bir daha hiç giymedim.
Zamanı mı soracaksın? Duruyor hala, o gün ki gibi gardropta.
Rengi soldu mu? Aynı mı? Onun farkında değilim!
Alışkanlık işte, arada kokluyorum.
Masa düzenim yok,
Bilmiyorum, hani hiç yanımda değildin.
Senden bir şeyler öğrenemedim bu konuda.
Serpiştiriyorum, “nasılsa ben yiyorum” diyorum.
Sakın ha…Bana “özensiz hazırladın” deme.
Gücenirim, en çok eksiğim de bu biliyorsun.
Hep uzaktan davet ettim masama.
Dur lütfen! Masayı az çekeyim ortaya,
Sıkışma!
Benimki alışkanlık, masamın karşısında kimsem olmadı hiç.
Bugün iyi yaptın firar ettin, bana geldin.
Ne çok özlemişim seni ömrümün demi, hafta sonu olsa gelmezdin.
“Çocuklar, ev, eş” der dururdun.
Ben, yine bir başıma kalırdım.
Dokunmuyorsun tabağına!
Zorlamıyorum seni,
En başında da dedim,
İstersen hiç konuşma.
Soğusun her şey, tabakta, bardakta.
Sen geldin ya ömrümün demi,
Yeter o bana.
Ekim bitiyor, Kasım ayının eli kulağında, günler güze dönüyor.
İçimde mevsim, güze hiç dönmeyecek, gör istedim.
Bende her mevsim bahar.
Şimdi dönüyorsun,
Masadan kalkıp, ait olduğun masada yemek yiyececeksin.
Kalabalığın içindeki yalnızlığın da
Biliyorum ömrümün demi,
Sen en çok bana sustun ……
Hüseyin Erdinc