İçimizde Ki Aşk
Seni hiç bir Ademoğluna benzetmedim ben. Acımda ki acımdan hafif tutmadım acını.
Yenilgim den uzaktı bu ayrılık, yüzün her gökyüzü ekranında var olduğunda.”
Derviş olsam yollarda ararım adımlarını, ama bir şey var ki milyonlarca şair seni yazmış olmalı her kitapta ,,adın” baş kahraman.
Ne aldıysam elime ,,seni okudum hep.”
Gözlerine güvendim, o okyanus derinliğinde ki el uzatan o küçük Çocuğun ellerine.
Yağmur birikintilerinde şımaran Çocukların sevinciydi,
Her merhaba dediğinde içimde ki ürperti.
İçimden mısralara makara çevirirken ağzımdan çıkan kelimeler sendin.
Her yol bekleyenlerin gözleri ile baktım gökyüzüne,
Her evlâdı ölen anne feryadı ile çağırdım seni,
Gökyüzümü hapis yaptığından beri…
Seni bir alışkanlığa dönüştürmedim ki ben,
Hiç bir alışkanlığa alet etmeden, anne memesi arayan bebek gibiydi umutlarım…
Aşk kimi evlerde yalnızlığa dönüşe dönüşe bitmişti
Sahte olan her şey gibi elbette bu da bir lükstü memleketimizde…
Ben Aşk’ı Ateş’e düşmüş demirden geçirerek sevdim,
Şekil almasa yakışmazdı seni sevmeme.
Ne vakittir yoksun, bir çok Sen’i özledim
Hangi uzaklıktan geleceksin bilmeden, bekliyorum…
Nelerden medet umar oldum bir bilsen
Bakışlarının işaret ettiği yerde duracağım
Son ekmeği yere düşen Çocuk gibi öylece kala kalarak
,, Gelmen iyilikti diyeceğim susup kalacağım.”
Elleri mi..? Gözleri mi.? Nereye koyacağım şaşıracağım.!
Dua edip yüzüme mi..? Yüzüne mi..? Sana mı.? Yaradan’a mı.? Bakacağım.! Köşe başı döndüğün sokakta al avuçlarımı avuçlarına
Bir gölgen ile yeşersin İstanbul.
Ömrümden öteye sevdiğim Adam,
Sen” İstanbul da doğmasaydın çağırır mıydı bu gökyüzü.?”
İçimizde ki AŞK donmak ile erimek arasında kaldı.”
Ayrılan herkesin kederi gölgem de birikti.! Ne içsem geçebilirdi…
Huri Çalışkan