Hüzün Yağmurları
mavi bir iklimin sıcaklığıydı beni kendine çeken
aleviydi tufan bir haykırışın
bağrımı yakan.
bilmeden tutuşan fırtınalar koptu içimden
hasmım gibi duruyor yolumda ferhat’ın dağı
uzayan gölgeler ecel terim
göremedim
talepkar haykırıştan cüzzamın bulaşını
dermansız bir yara ile köreldi gözlerim
safa merve arası gibiydi koşuşturmalarım haykırışlarım.
susamışlıktan fışkıracak zemzemi arıyordum
çakıl taşları altından
belki de bir varoluşun umuduyla kayboluyordum
batıl duvarlar arasında
daha kaç ıtrinin telinden gecelere akacak yankılarım
hangi şafağın yeliyle dağılacak abanmış bulutlar
daha kaç papatyanın boynunu koparacağım
anlamak için seni
hangi hazma dayanır yüreğim bilemedim,
ne çok döküldü hüzün yağmurları
gözler kapandı görmemek için
bütün sevgilerde tereddüt, kin, intikam
oysa ki !
yağmurla filizlenir güneşle olgunlaşır
başaklar.
Tacettin Kızılboğa