Eski Bir Rüzgar
Tanıyamıyorum bakışlarını
Sanki gözlerine başka göz değmiş
Sanki dudağına dokunmuş rüzgar
Aparmış dağlara gözyaşlarını
Sanki gözlerinle ağlamış dağlar
Tanıyamıyorum bakışlarını
Sevdaya yel vurmuş, aşka göz değmiş
Ellerin, o eski ellerin midir
Gülü kıskandıran dokunduğunda
Yağmuru durduran avuçlarıyla
Bu ateş, ellerin değilse nedir?
Doğuran güneşi gözyaşlarıyla
Ellerin, o eski ellerin midir ?
Efsunu andıran dokunduğunda
Sinende kaç yara izi kimbilir
Kaç yerde geziyor parmak uçların
Ahh eski aşkların tadı mı kaldı
Ne eski şarkılar ne eski şiir
Mecnun’un, Ferhat’ın adı mı kaldı
Sinende kaç yara izi kimbilir
Kaç şiir yazıyor parmak uçların
Yüzünde eski bir yaranın izi
Susuz toprakları andırır gibi
Maviyi özlemek ayıp mı dersin
Hala hüzünbaza çare gökyüzü
Kalplerde denizler kayıp mı dersin
Yuzunde eski bir yaranın izi
Umudu maviyle kandırır gibi
Değiştik, zamanla bir şeyler öldü
İçerde merhamet dışarda bahar
Gülüşsüz, nefessiz, kefensiz kaldık
Tanıdık gelmiyor o eski rüzgar
Soldu gökyüzümüz, nedensiz kaldık
Değiştik zamanla, bir şeyler öldü
Kayboldu deli bir rüzgarda bahar
Tanıyamıyorum, bu dünyayı ben
Yaşadığımız yer ne de zamanı
İnsanlar göğe mi meydan okuyor
Tanıyamıyorum ne gelir elden
Fani olan ölmekten mi korkuyor
Tanıyamıyorum bu dünyayı ben
Nasıl geçeceğiz bu imtihanı
İsmail Uysal