Biterken Kasım
Biterken kasım
Çatıların her yerinde yaş yağmur
Ve sırılsıklam nadas
Yüksek dağlardan ıssız ovalara göçünü yüke sarmış sonbaharın
Sokaklar dilindeki ayaz fısıltıları konuşuyor dalya direkler
Ağaçların dalı gövdesi düşen yapraklardan bestekar çalan sararmış solmuş hatıra defteri senfonisi
Kalemin ucunda kimi siyah duman
Kimi leylak yanığı kasım
Kimi söndü sönecek fersiz fenersiz mum, her emanete yazdığını durmaksızın siliyor sanki hayat
Ve bağrına her bastığını gövdesine sararak okunaksız alfabelerle teselli ediyor çığaran toprak
Gözünü gönlünü ayaza sermiş denizin çırpınan kalbinde hovarda kuşların martı sesi ufuksuz ummana medcezir
Ve Dalgaların hırçın köpüklerini kırbaçlayarak kıyıların çığlığı zemherilere doludizgin
Bilip bilmediği yollardan silinmeye yüz tutmuş izlere dolanıp dönen takvim, saatte sarhoşluk hızıyla
Ve her çınlayışta bir başka kapıyı kilitliyor dünyanın elbisesi kalınlaşan kabuğu
Sokakların adımları her sabah eskisinden çok sise soğuğa ağırlaştıkça
Kepenklerini kapatıyor rıhtım ve sahillerin köşe bucağına dolan sessizlik
Ta suskunluğu birbirine karışmış konuşmalar gibi her şeyi akşam olan bir yere götürüyor
Ta ki camları bulanık vitrinde kavanoz şekerleri gibi tatlı düşleri süsleyen hayalin
Aralanmış perdelerinden beyazlara bulanan kelebek camları geçiyor
Işıkları görünce yanan fenerler misali
Yağmurdan sonra sanki pencereye yamaç şehirlere gizli ve kaçak
Kendi rızasıyla dünyaya düşüyor
Beti benzi solgun kar taneleri
Seyfi Karaca