Rize`de Gezilip Görülecek Doğa Harikasi Yerleri
Yeni bir keşif yolculuğuna çıkmak için farklı bir şehir arıyorsanız eğer, sizleri Rize`nin doğal güzelliklerine, zengin mutfağına ve gezilecek tarihi mekanlarına davet ediyoruz.Karadeniz’in görülmeye değer şehirlerinden biri olan Rize, doğal güzellikleri ve tarihi varlıkları ile kendisini keşfedecek gezginleri bekliyor…
Karadeniz’in en fazla yeşil olan yeri Rize`ye yolunuz düşerse nereye gidelim diye düşünmeyin.Rize’de gezilecek yerler listesi sizler için hazırladık.
Gelintülü Şelalesi
Ayder Yaylası’nın rengarenk doğası arasında akar Gelintülü Şelalesi. Özellikle ilkbahar ve yaz aylarında seyrine doyum olmaz.
Kaçkar Dağları’nın eteklerinden Kavrun Deresi’ne sularını bırakan Gelintülü Şelalesi, tabiatın insana sunduğu en benzersiz oluşumlardan biri. Şelalenin suyu akarken gelin duvağına benzediği için Gelintülü Şelalesi olarak anılmasını sağlamıştır.
Şelale aynı zamanda Türkiye’nin en uzun şelalelerinden biridir. Gören herkeste hayranlık uyandıran bir güzelliğe sahip olan Gelintülü Şelalesi, il merkezine yaklaşık 90 kilometrelik bir mesafede yer alıyor. Ayder Yaylası sınırları içerisinde olması da kolay bir ulaşım sağlıyor şelaleye.
Eğer Ayder Yaylası’na yolunuz düşer veya keyifli bir tatil yapmayı planlarsanız gezi listenize Gelintülü Şelalesi’ni kesinlikle dahil etmelisiniz.
Rize Müzesi
Rize Müzesi, şehrin hem tarihi hakkında hem de yörenin kültürü ve geleneği hakkında geniş çaplı bilgi vermektedir. İlçe merkezinde bulunur.
Rize gezilerinde ilk görülmesi gereken yerlerden biri olan Rize Müzesi, şehir merkezinde bulunan ve “’Sarı Ev”’ diye adlandırılan bir binada bulunmakta. Müzenin bulunduğu ev, 1984 yılında Atatürk Evi olarak hizmet vermekteydi. Sonraki yıllarda ise Kültür Bakanlığı’nca alınıp, restorasyon çalışmalarının ardından 1998 yılında müze olarak hizmet vermiştir.
Rize Müzesi’nin 70’den fazla arkeolojik eseri, 600’e yakın sikkesi, 1000’i aşkın etnografik eseri bulunmakta. Zengin bir koleksiyona sahip olan Rize Müzesi’nde el yazmaları görmek de mümkün.
Anzer Yaylası
Rize’nin İkizdere ilçesine 35 kilometrelik bir mesafede yer alan Anzer Yaylası, endemik çiçek türlerinin güzelleştirdiği doğasıyla bulunduğu coğrafyanın en önemli parçalarından biri.
Anzer Yaylası’nın alanı geniş olup, Aşağı Anzer (Çiçekliköy) ve Yukarı Anzer (Ballıköy)’ sınırlarını oluşturur. Ünlü Anzer balının üretildiği alandır aynı zamanda. Bu sebepten dolayı yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı durumunda…
Anzer Yaylası hem doğasıyla hem de ünlü Anzer balına ev sahipliği yapması sebebiyle 1991 yılında turizm bölgesi olarak ilan edildi.
Fauna ve flora bakımından zengin bir bölge olan Anzer Yaylası’nda yamaç paraşütü, zirve tırmanışları ve treeking sporları için elverişlidir. Yani sadece doğada zaman geçirmek isteyenlere değil, aynı zamanda adrenalin dolu sporlara ilgi duyanlara da hitap eden Anzer Yaylası, Rize tatillerine mutlaka dahil edilmesi gereken bir nokta.
Mikron Köprüsü
Fırtına Vadisi’nde bulunan tarihi köprüler arasındaki Mikron Köprüsü, Çamlıhemşin’deki Aşağışimşirli Köyü’ne oldukça yakındır.
19. yüzyılla tarihlendirilen köprü Osmanlı döneminde inşa edilmiştir ve bölgedeki diğer köprülerle hemen hemen aynı mimari özelliği taşımaktadır. Yapımı sırasında moloz ve kesme taş kullanılan Mikron Köprüsü’nün uzunluğu 30 metre olup, dere seviyesinden 12 metrelik bir yükseklikte bulunuyor.
Köprü her ne kadar sağlamlığıyla günümüze kadar gelebilmiştir ve 1999 yılında Karayolları tarafından yapılan onarımı günümüzdeki son halidir.
Şenyuva Köprüsü
Rize-Çamlıhemşin’in tarihi eserlerinden biri olan ve kullanılmaya devam eden Şenyuva Köprüsü, bulunduğu bölgenin en eski köprüsüdür.
Eski adı Çinçiva olan köprü tek kemerli bir yapıya sahiptir.Fırtına Deresi üzerinde bulunur ve doğu-batı doğrultusunda uzanır. Yöre halkına göre köprünün kitabesi 1946 yılında bir selde kaybolmuştur. Kitabede yazan tarihin ise 1699 olduğu bilgisi yine yöre halkı tarafından söylenmekte. Dere seviyesinden 15-20 metre yükseklikte bulunan köprünün toplam uzunluğu 40 metre.
Çamlıhemşin’in yeşil doğası arasına gizlenmiş olan bu eski tarihi yapı, Karadeniz turunuzun en güzel noktalarından biri olabilir.
Şimşirli Köyü Camii
Rize-İkizdere’de bulunan Şimşirli Köyü Camii, bölgenin tarihi ibadet mekanlarından biridir.
Şimşirli Köyü Camii’nin ilk yapım çalışmaları 1853 yılında başlamıştır. 1857 yılında ise Ahmet Usta tarafından inşa edilmiştir. Caminin inşaatı sırasında ahşap yığma tekniği kullanılmıştır. Mimarisi kare planlı olup, eğimli bir arazide bulunmaktadır. Engebeli bir noktada bulunması yüksek taş duvar kalıplarının kullanılmasını sağlamıştır.
Şimşirli Köyü Camii’nin yakınında bir de medrese bulunuyor. Medrese de camiyle aynı yıl inşa edilmiştir.
Rize Kalesi
Rize Kalesi, il merkezinde bulunduğu için kolay bir ulaşım yoluna sahiptir. Kale, iç kale ve aşağı kale olarak ikiye ayrılsa da aşağı kale günümüzde hemen hemen yok olmuştur.
İç kale bir dönem Cenevizliler tarafından kullanılmıştır. Bir zaman harap olmuş ve sonrasında Bizans İmparatoru Jüstinyen döneminde yenilenmiştir. GünümüzdeKaradeniz’in bu güzel şehrine gelen turistlerin ziyaret ettiği noktalardan biridir. Kale hem görkemli yapısıyla hem de Rize şehir merkezinde bulunması sebebiyle yoğun bir ilgi görmektedir.
Ciha Kalesi
Rize, her köşesinde kendi tarihini ve doğasını yansıtan şehirlerimizden biridir. Kendiniz sadece yeşilin hakim olduğu bir dünyada hissedeceğiniz bu benzersiz şehrin, bilinen yerleri kadar bilinmeyen noktaları da vardır.
Sizlere bu sayfamızda turistler tarafından keşfedilmeyi bekleyen Ciha Kalesi’nden bahsedeceğiz. Kale, Pazar ilçesi sınırlarında olup, Cenevizliler tarafından inşa edildiği bilinmektedir. Ciha Kalesi’nin çevresi ağaçlarla çevrilidir. Hakkında pek bilgi bulunmayan kalenin turizme kazandırılması için çalışmalar yapılmaktadır. Ciha Kalesi’ni Rize gezinize dahil edip ilk keşedenlerden biri siz olabilirsiniz.
Çağrankaya Yaylası
Karadeniz’in cennet şehirlerinden biri olan Rize, yıl içerisinde birçok yerli ve yabancı turistin gezip gördüğü yerler arasındadır.
Rize-İkizdere’de bulunan Çağrankaya Yaylası, doğal güzelliğiyle dikkatleri üzerine çekmektedir. Çağrankaya Yaylası’nın yerleşimi yazlıktır. Kış aylarında fazla kar yağışı görüldüğü için kullanılmıyor. Yaylaya, Küçükçayır,Çayeli, Güneysu ve İkizdere’den ulaşmak mümkündür. Özellikle Çağrankaya Yaylası’na sis çöktüğünde muhteşem bir manzara sunuyor. Rize’yi keşfetmek için plan yapıyorsanız Çağrankaya Yaylası’nı mutlaka ziyaret etmelisiniz. Sizleri uzaktan kendine davet eden Çağrankaya Yaylası, hem gözlerinize hitap edecek hem de ruhunuza… Rize gezinizde; Hazindak Yaylası’nı, Gito Yaylası’nı ve Fırtına Deresi’ni de ziyaret edebilirsiniz.
Ovit Yaylası
İçerisinde 40-50 ev bulunan Ovit Yaylası, turizm açısından oldukça önemli noktalardan biridir. Yıl içerisinde birçok yerli ve yabancı turistleri ağırlar ve her yıl yaptığı şenliklerle hem halkı eğlendirir hem de özel konuklarını misafir eder.
Düzenlenen şenlikleri ünlü sanatçılar renklendirir. Karadeniz’in en güzel yaylalarından birini oluşturan Ovit Yaylası; Gito Yaylası ve Hazindak Yaylası gibi güzelliğinden bir şey kaybetmemiştir. Rize-İkizdere’ye bağlıdır Ovit. Karadeniz’in en görülesi yerler arasındadır. Rize gezinizde kesinlikle Ovit’e gelip keşifler yapmalısınız ve bol bol fotoğraf çekerek her anı ölümsüzleştirmelisiniz. Ovit Yaylası şenlikleri her yıl yapılmaktadır ve gezinizi o günlerde yaparsanız yüksek rakımlı bu bölgenin eğlenceyle doruklara çıktığına şahit olma fırsatını da yakalayabilirsiniz.
Hazindak Yaylası
İçinde sadece 20-30 ev bulunur Hazindak Yaylası’nınRize-Çamlıhemşin’de bulunur ve ulaşımda zorluk yaşamazsınız.
Ayder Yaylası üzerinden gideceğiniz bu bölge, Şenyuva Köyü’nden Pokut Yaylası’na varıp oradan Amlekit ‘ten 1-2 saat sürecek olan patika yoldan yürüyerek ulaşabilirsiniz.
Adını Hazin Dağı’ndan almıştır bu yayla. En güzel fotoğrafları çekeceğiniz, yeni güzellikler keşfedeceğiniz yerlerden sadece biridir. Doğallığını yitirmemiş olan Hazindak Yaylası, keşif yapmayı sevenlerin ve doğanın içinde kaybolmak isteyenlerin tercih ettiği noktalar arasında… Rize geziniz sırasında Hazindak Yaylası’nı gezip görmek unutamayacağınız anlar yaşamanızı sağlayacak. Tabii Çağrankaya Yaylası’nın, Gito Yaylası’nın ve Ovit Yaylası’nın büyüleyici manzaralarını da gezinize dahil edebilirsiniz.
Palovit Şelalesi
Türkiye’nin, her şehrine serpiştirdiği doğal güzelliklerinden biri de Palovit Şelalesi’dir. Rize-Çamlıhemşin’de bulunan Palovit Şelalesi, bölgenin en yüksek debili şelalesi özelliği taşıyor.
Yeşil renkler arasında beyaz ve ince bir örtü gibi serilir kendi yatağına. Karadeniz’in benzersiz doğasının önemli parçalarından olan Palovit Şelalesi’ne ulaşım oldukça kolaydır. Çat yönünden Zil Kalesi’ni geçtikten sonra yol ayrımından girerek ulaşabilirsiniz. Yol ayrımında yürüyerek gitmeyi tercih etmelisiniz; çünkü yol araçlar için uygun değildir. Yürüyerek şelaleye doğru gidebilir ve bu yolun sunduğu manzaraları da doyasıya seyredebilirsiniz. Palovit Şelalesinde serinlemeyi de unutmayın. Bölgedeki Palovit Yaylası, Gito Yaylası ve Hazindak Yaylası gezi listenize dahil olabilir.
Gito Yaylası
Rize, ziyaretçilerine tüm yeşilliklerini, yaylalarını ve oksijeni bol havasını sunar her yıl. Karadeniz’in en vazgeçilmez şehirlerinden olan Rize gezinizde görmeniz gereken çok yayla olacak. Polakcur Yaylası, Çeymakçur Yaylası, Ovit Yaylası, Çağrankaya Yaylası, Hazindak Yaylası, Avusor Yaylası…
Fakat yaylalarının çoğu bilinmez. Tıpkı Gito Yaylası gibi… Gito Yaylası, turizme yeni kazandırılmış noktalardan biridir. Çok az insanın bildiği bu yayla her adımda en can alıcı manzaralarını sunacak sizlere. Bulutların evidir adeta; buradaki sisler öyle yoğun olur ki gökyüzünden yeryüzüne bulutlar indi zannedersiniz. Ayaklarınızın altında beyaz bir örtü olan Gito Yaylası, bu manzarasıyla yeşili de maviyi de bir başka gösterir.
Rize-Çamlıhemşin gezinizde Gito Yaylası’nı ilk keşfedenlerden biri de siz olabilirsiniz. Muhteşem bir doğanın şehre hakimiyetini görmek, sizi fantastik bir dünyaya taşıyacak.
Fırtına Deresi
Adrenalin ve doğa tutkunlarının ilk tercih ettiği yerler arasındadır Fırtına Deresi. Ardeşen’e yaklaşık olarak 2 kilometre uzaklıktan sonra Karadeniz’e büyük bir coşkuyla dökülen Fırtına Deresi, 57 kilometre uzunluğundadır.
Yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olan ve özellikle su sporuyla ilgilenenlerin mutlaka rotasına eklediği bir bölgedir ve raftinge en uygun parkurlara sahiptir. Yıl boyunca su sporları için uygun olması başka bir güzelliğidir Fırtına Deresi’nin. Yalnız çok yağışlı günlerde tercih edilmemesi gerekir. Bu arada Çamlıhemşin’in yaklaşık bir kilometre sonrasında parkura başlayabilirsiniz ve Fırtına Deresi Karadeniz’e dökülmeden önce parkuru bitirmeniz gerekiyor. Rize’nin yeşil doğasında ve bitmek bilmeyen tertemiz havasında yapacağınız raftingin ardından şehrin içinde bulunan; Zil Kalesi, Polakcur Yaylası, Çeymakçur Yaylası sizlerin keşiflerini bekliyor olacak.
Hemşin Evleri
Genellikle konak türünden yapılan evler taş malzeme işlenerek yapılmış olup 3 katlı ve üst kısımlar ahşap işlemedir. Bazı konaklarda alt katlarda taş işlemeler kullanılmış olup, üst katlarda kimi konaklar dolma taş tekniğiyle ahşap arasına taş doldurmak suretiyle yapılmıştır.
Bazı evler ise ahır bölmesi taştan yapılarak üst katlar ahşap malzeme ile boğaz geçme tekniği tatbik edilmek suretiyle imal edilmiştir. Konakların mutfak bölümünde ateşin yakılabileceği yontma taşlarla işlenmiş kemer bağlantılar dumanın dışarıya atılmasını sağlayan baca teknikleri ev halkının oturması yemek yemesi için avlu, evin yiyecek ihtiyacının depolandığı maran adı verilen ambar, misafir ağırlamak için düzenlenmiş baş oda bu odalarda şömine banyo ve tuvalet bulunmaktadır.
Ahşap yapı tekniğinde uygulanan sistemlerde kapı ve menteşenin dışında hiç çivi kullanılmadan ahşap ev ustaları tarafından oyma sanatının en ince teknikleri, kapı, pencere ve köşe bağlantılarında titiz bir şekilde uygulandığı görülmektedir.
Hemşin evlerini meydana getiren ustalar yer seçiminden malzeme seçimine evin bitirilip teslimine kadar tüm sorumluluğu taşırlardı. Hemşin evlerinin korunması gereken bu evlerin günümüzde ve gelecekte çok önemli kültürel değerleri vardır.
Kemer Köprüler
Fırtına dersi boyunca Köprüköyünden itibaren muhtelif büyüklükte 10 adet Kemer Köprü bulunmakta, yapım tarihleri tam tespit edilmemekle beraber 150 senelik tarihi yansıttıkları bölgede meydana gelen fırtınalara meydan okurcasına ayakta kalmayı başarmışlardır. Yontmataş tekniğiyle yapılan bu köprülerin mimari yönden taş tekniğinde ayrı bir yeri vardır.
Şenyuva Köprüsü: Eski adıyla Cinciva Köprüsü, bölgenin yaygın taş köprülerinden biridir. Tek bir kemerle Fırtına Deresi geçilmiştir. Köyün yaşlıları H.1111/M.1699 tarihli bir kitabesinin 1946 yılındaki bir selde kaybolduğunu kaydederler. Eğer bu doğru ise, yapı bölgedeki en eski köprülerden birisidir.
Çamlıhemşindeki diğer eserler ise; Şenköy Camii 1900), Aşağı Çamlıca Köyü Camii ve Köprüköy Köprüsü(19.yy.)’dür.
Zil Kalesi
Rize ili Çamlıhemşin ilçe merkezinin 15 km güneyinde, Fırtına Deresi Vadisi’ne hâkim noktada, deniz seviyesinden 750 m yükseklikte, kıyıdan da 40 km içeridedir Dere yatağına hâkim bir kayanın tepesinde bulunan bu kale çevreyi kontrol amacıyla yaptırılmıştır Kalenin kimler tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.
Bölgenin tarihini araştıran Prof A. Bryer kale ile ilgili hiçbir bilgi edinememiş ve dağlar arasındaki geçitlere egemen olan bir derebeyi tarafından yaptırılmış olabileceği görüşündedir Prof Dr. Semavi Eyice’ye göre, yöredeki derebeyi hakimiyeti Osmanlı İmparatorluğu zamanında da sürdürülmüş, asi Tuzcuoğullarının, Trabzon Valisi Hazinedaroğulu Süleyman Ağa ve devlet kuvvetleri ile çarpışmasına kadar, 1840’lı yıllara kadar kullanıldığını ileri sürmüştür
Kale düzensiz bir kaya kütlesinin en yüksek kesiminde ve düzgün bir plana sahip olmayacak şekilde yerel moloz taştan yapılmıştır Kalede tarihlemeye yardımcı olacak herhangi bir bezemeye de rastlanmamıştır Kalenin kuzey yönündeki girişine batı yamacındaki bir yol ile ulaşılmaktadır Kale üzeri beşik tonozlu bir dehlizi olan kapının iç tarafında, tepenin kuzey kısmında kademeli teraslar halinde yapılmıştır Bu teraslar fazla yüksekliği olmayan duvarlarla birbirlerinden ayrılmıştır Tepenin güney ucunda birbirine bitişik iki mekân asıl kale bloğunu oluşturmaktadır Düzensiz planı olan bu bölümlerin kale muhafızlarının barınakları olduğu sanılmaktadır.
Duvarlardaki kiriş izlerinden bu mekânların ahşap döşemeli katları olduğu da anlaşılmaktadır Bu mekânın yanında muntazam dikdörtgen planlı, batı ve doğu yönüne uzanan daha küçük bir mekân vardır Bu mekânın kaleye ait bir şapel olduğu düşünülmüş ise de bunu doğrulayacak bir kanıta rastlanmamıştır Ayrıca bir şapelde bulunması gereken apsis ise burada yoktur Yalnızca kapı girişinin karşısında, batıda içerisi nişli bir girintili hücre bulunmaktadır
Kalenin güney ucu duvarla çevrili bir iç kale görünümündedir Bunun batısında dışarıya doğru taşan dikdörtgen burcun başkule olduğu sanılmaktadır Bu kulenin de düzgün bir planı yoktur Ancak bütün kaleye ve çevreye hâkim bir durumdadır Duvarları 1-5-2 m kalınlığındaki başkulenin zemin katından başka, ahşap döşemeli dört katı daha bulunmaktadır Kalenin aydınlatılmazı mazgal delikleri ile yapılmıştır Ayrıca kulenin üzeri teras şeklinde örtülmüştür
İç kaleden başka dış surlar ve orta surlar kaleyi çevrelemektedir Kale duvarları içerisinde dikine uzanan boru yuvalarının da günümüze gelemeyen sarnıçlara ait oldukları sanılmaktadır.
Palakçur Yaylası
Çalışma alanının kuzeydoğu köşesini oluşturan Palakçur yaylası 2100 m rakımda bir vadi yamacında kurulmuştur ve üç mahalleden oluşmaktadır. Ardeşen-Beyazkaya, Hala ve Civik köyleri tarafından kullanılmaktadır. Ayder’e 5.5 km, İlçeye ise 25.5 km uzaklıktadır. Milli park sınırının dışında kalmaktadır. Nüfus Temmuz sonlarından itibaren 85 kişiye kadar çıkmaktadır. Yaylaya çıkışlar 30 Mayıs itibarıyla başlamakta ve Ekim ayının üçüncü haftasında yayla tamamen boşalmış olmaktadır. Hepsi ahşap ancak alt bölümleri taş olan 23 sağlam, 14 yıkık (ocaklık) ev bulunmaktadır.
Elektrik olmayan yaylaya yol 15 yıl önce ulaşmıştır. Konutların içinde su bulunmamaktadır. Konutlarda piknik tüp ve odun yakılmakta ancak tezek de kullanılmaktadır.
Çeymakçur Yaylası
Çamlıhemşin’den Çeymakçur Yaylasına Ayder yolu üzeri gelinmektedir. Ayder Yaylası’ndan hemen sonunda olan Galer’in Düzü adı verilen geleneksel boğa güreşlerinin yapıldığı meydanın sonunda yol 2 ye ayrılır.
Bu kollardan sol kol üzeri devam edildiğinde yaylaya ulaşılır.Bu yaylaya daha çok Hala Köyü yerleke göstermektedir.Çeymakçurun hemen yanında bulunan Palakçur Yaylası bulunur.Hemen hemen aynı özelliklere sahiptirler.Günümüzde yaylada 3 ev açıktır.
Avusor Yaylası
Bölgede Lazlar’ın kullandığı bir yayladır. Ayder’den Kavrun’a giderken, ilk sola sapıldığında Avusor yay lası yoluna girilmiş olur. Avusor yaylasının aşağı bölümü ahşap evleriyle birlikte genellikle taş evlerden oluşmuştur. Yaklaşık 50 ev mevcuttur.
Yukarı yayla ise, çığ tehlikesinden dolayı genellikle bir insan boyundan kısadır. Özellikle soğuğa karşı tezekle örtülen bu evler, 50 civarındadır. Avusor yaylası, Kemerli Kaçkar dağının alt yerleşkesi olup, adını verdiği Avusor Gölü’yle de ünlüdür.
Kavrun Yaylası
Kavrun yaylası 2240 m yükseklikte bulunan Rize ilinin en büyük yaylasıdır. Kaçkar Dağının eteklerinde olması ve araba yolunun çıktığı en yakın yayla olmasından dolayı yayla turizminide de birinci sırada yeralmaktadır.
Rize ilimizde bulunan üç turizm merkezinden birisidir. 240 ev bulunan yaylamızda yaz sezonunda nüfus değişkenlik göstermektedir. Ağustos ayında 2500-5000 kişi arasında değişmektedir
Yaylamızda Ağustos ayının başlarında başlayan ve Eylül ayının ilk haftasın da sona eren şenliklerimiz yapılmaktadır. Yöresel bu şenliğimizin adı “VARTEVOR” olarak geçmektedir.Vartevor zamanı bir çok yerli ve yabancı turisti ağırlayan Yukarı Kavrun Yaylası diğer yaylalara da en yakın geçiş yoludur.
Kavrun Yaylası beşbin yıl önce buzullarla kaplı bir vadi olduğu jeoloklar tarafından söylenmektedir.Kaçkar Dağının eteklerinde bulunan büyük ve küçük buzulların Ayder Yaylası’na kadar inermiş.
Samistal Yaylası
Rakım 2450 m
Ulaşım: Buraya hem Ayder üzerinden, hem de Palovit yaylasından varabilirsiniz.
Eğer araba ile gidecekseniz Ayder güzergahını kullanmanız tavsiye edilir. Daha kısa zamanda ulaşırsınız. İkinci varış rotası ise;Palovit’e kadar araba ile gittikten sonra yaya olarak yaklaşık 2 saat yürüyerekte varmanız mümkün.Araba ve yaya.Araba ile Ayder’den.Yaya Palovit üzerindne aşılarak
Özellikler
Samistal yaylasının en büyük özelliklerinden biri evlerinin çok eski olması ve de evlerin yapımında kullanılan taşların sal şeklinde ve de büyük kütle halinde olmasıdır. Konaklama tesisi ve Lokanta yok. Bakkal ve kahvehane mevcut.
Kale Yaylası
Rize ili, Çamlıhemşin kazasının 40 km uzağında, rakımı 2800 lerde olan en son köyüdür. Fırtına deresinin doğduğu noktada yer alan kale köyü; Kaçkarların bir bölümünü oluşturan ,Tatos dağı eteklerinde kurulmuş tarihi bir köydür. Erzurum İspir ve Artvin Yusufeli ne geçit veren yapısıyla, geçmişte yük kervanlarının geçiş yaptığı, noktalardan biri olma özelliğine sahibti.
Kale-i bala olan ismi Cumhuriyet yıllarında Hisarcık olarak değiştirilmiş ve bu isimle yıllarca anıldıktan sonra, tekrar Kale köyü olarak ismi değiştirilerek bu gün kü ismini almıştır. Köyün yerleşkesi dağınık olup; birkaç mezra ve mahallelerden oluşmaktadır. Varoş ve Kala mezra olarak kullanılırken; Meyele, faikli, Çiçekli yayla, Orta sırt ve Baş çayır yayla olarak kullanılmaktadır. Yayla olarak kullanılan bu bölümlerde; Özellikle, Orta sırt ve Baş çayır da komşu köylerden gelenlerin yayla evleri mevcuttur. Köyün bu yaylasal özelliğinden ötürü karşılıklı kültür etkileşmeleri olduğundan hemşin kültürünün ağırlığı da köy üzerinde görülmektedir. Tarihi araştırmalarda ise Kale köyünün bir Hemşin kültürü ve dili taşımadığı saptanmıştır.
Köydeki evlerin yapısal özelliğini incelediğimizde; Kara taş duvarlar üzerini örten toprak damların olduğunu görürüz. Evler, tandır ve ocağın bulunduğu bir bölüm ve Maran denen ikinci bölümden oluşmaktadır. Maran; yatak ve kiler odası olarak kullanıldığı gibi, vartivordan sonra da ot ların yerleştirildiği alan olarak hizmet verirdi.
Bu kara taş ve toprak damlı evlerin yanı sıra; üst üste dizilmiş ‘keran’ların oluşturduğu evlere de rastlamak mümkündü. Keran: Uzunluğu 10-15 mt ve hatırı sayılır kalınlıkta olan düzgün ağaçlara denirdi. Günümüz de birer müze lik olan bu binalar, yerini piri ket taşlarının duvar olduğu ve damlarının saçla örtüldüğü evlere bırakmıştır. Türistik amaçlı gelenleri, hayrete düşüren binalardaki kapı ve pencere üstü taşların ve kocaman kalasların ilkel koşullarda nasıl bu duruma getirilebildiğidir. O nedenle olsa gerek bu eski evlerin fotoğrafları hemen her turist kafilesince tab edilmektedir.
Toprak damların yanında “harturma” ile örtülmüş damlarda görmek olasıdır. Harturma: Özel olarak seçilen çam kütüklerinin ustaca yarılmasından oluşmuş,ince oluklu tahtalara denirdi.
Önceleri köyde tarım ve hayvancılık yapılırdı. Tarımda tarlalara, Buğday arpa v.s ekilir biçilirken daha sonraları iklim değişikliklerinden olsa gerek bu tahıllar doğru düzgün yetişmez oldu ya da ekilmez oldu. Hayvancılıkta ise her evde 10-15 büyük baş hayvan ve bazı evlerde ise yüzlerle ifade edilen küçük baş hayvan barındırılıp beslenirdi. Bu gün sadece hobi olarak yapılan yaylacılık ekenomik getiri yönünden çok tali kalmıştır.
Dağın eteklerinde kurulu olan köyde bu gün kışları kimse yaşamamasına karşın, geçmişte Kale köyü; Kışları da şen bir köydü. Coğrafi yapısı ve ekonomik yapısı gereği, Köylüler, yaşamlarını daha iyi devam ettirebilecekleri çareleri arayıp, çareyi gurbetçilikte buldukları için köyden yoğun göçler olmuştur. İlk etapta sahilde arazi almak suretiyle; Pazarın değişik köy ve mahallelerinde toplanmaya başlamışlardır. buradan da büyük şehirlere göç ederek; Çeşitli iş ve mesleklerde çalışmaya başlamışlar ve ya, kendi işlerini kurmuşlardır.
Gurbetçilikle birlikte, büyük şehirlere açılan köylülerimizde; Ekonomik ve sosyal koşulların elverişliliği sayesinde okuma yazma oranında büyük bir artış olmuştur. Parmakla gösterilen okur yazarlar artık çoğalmış meslekleriyle anılan insanlar Köyü temsil eder olmuştur.
Bu arada bir ayrıntı olarak ta belirtmek gerekirse; Kale köyünden pazara göç edenler; Pazarın Abdoğlu (yeni isimlerini yaz.), Hüdisa, Kuvakçe, Duduvat gibi mevkilerinde oturmaktadırlar.
Bu genel bilgilerin ışığında; Biraz daha ayrıntılara girip köyün kültürel yapısını incelediğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır. Köyde yaşayanlar; Birkaç sülale şeklinde beklenmişlerdir. Bunlardan sayısal kalabalıklarına göre İslamlar (bunlarda birkaç bölüme ayrılmış durumdalar), Kadıoğulları( Bunlarda birkaç bölüme ayrılmışlardır,) Aziz oğulları (Eyizler) Köseler, Tonyalıler vs .Bu sulalelerde büyüdükçe parçalanmış, değişik sülale gurubu şeklini almaya başlamıştır. Örneğin: İslamlar, Alikalar, ayazlar v.s gibi. Bu durum aile yapılarının parçalanmasını beraberinde getirmiştir. Aynı zamanda geçmişte kapalı bir yapıya sahip olan Kale köyü, bu açılım ve etkileşimler sonucu; yoğun kültür transferi yaşayan köylerden olmuştur. Çeşitli kültüre mensup ailelerle hısımlık düzeyinde akrabalıklar geliştirilmiştir. (Kaleli kızlar önceleri kaleli erkeklerle, kaleli erkeklerde kaleli kızlarla yada hemşinlilerle evlenirdi)
Köyün fiziki yapısına ve mesire yerlerine ilişkin oldukça yazılacak şeyler vardır. Öncelikle; köye ismini veren Kale-i Baladan söz edelim. Köyün vadiye hakim bir noktasında kurulmuştur. Yapıldığı tarihe ilişkin çeşitli tarihler verilmektedir.16 burcu bir gözetleme kulesi olduğu iddia edilen kale, bu gün harabe durumunda olup duvarlarının kalınlığı 0,5 ile 1,5 mt re arasında değişmektedir. Engebeli bir arazı üzerinde kurulduğu için duvarlarının yüksekliği farklılıklar arz etmektedir.
Kaleyle yaşıt olduğu sanılan ancak birkaç kez restore edilen camisi de eski yapılarındandır. Kalenin yakının da şehitlik olduğu iddia edilen mezarlar vardır. Ancak mezarlar gömü olasılığı üzerine kazılmıştır. Tarihi dokusundan sonra, Kale köyünün mesire yerleri de oldukça fazladır. Dağların tepe noktalarında irili ufaklı krater gölleri mevcuttur. İsim olarak sayarsak; Kumlu, Yıldızlı, Şoroğ ve üç göllerdır. Çiçekli yaylanın tepesinde yer alan ve Kale ye gelen herkesin özellikle gitmek istediği köylük sırtından tüm köy ve komşu köyler gözlenebildiği için fotoğraf çekme meraklılarının da ayrıca görmek istediği bir yerdir.
Doğal maden suyu olan “Acı Su” güneşi yakalayan Kalelilerin ilk akla gelen piknik alanı olduğu gibi; Egzama v.s hastalığı olanların da şifa arayıp, yıkandığı bir yerdir. Ancak yıkanmaya musait bir tesisi henüz yapılmamış olup sadece uygun yerler yıkanabilmektedir.
Hüsam suyu özelliği olan bir su dur. Oldukça soğuk olan bu su, kışın bile akmaktadır. Derelerin donduğu mevsimde, bu suyun akabilmesi enteresan bir özelliktir. Kale köyünün diğer kültürel özelliklerini,gelenek ve göreneklerini başka bir bölümde yazacağız.
Sal Yaylası
Pokut yaylasından sırt takip edilirse Sal yaylasına varılır. Her iki yayla 15 dakikalık yürüyüş mesafesinde birbirine yakındır. Sırttan geçilirken aşağılarda Pilunçut Kahvesi’nin artık hiç gelmeyecek katırcılarını bekler gibi durduğu görülür. Sal yaylasında k kenarları evlerle çevrili bir düzlük bulunur. Büyük ihtimalle de bu düzlük yaylaya adını vermiştir..
Bu düzlüğün çevresinde irili ufaklı, geleneksel mimariye uygun Hemşin evleri vardır. Sal’daki evlerin tamamı ahşap olmakla birlikte, son yıllarda yapılanlar da mimari açıdan çok fazla uyum sağlamasa da ahşaptır. Sal da Pokut yaylası gibi susuzluğu ile ünlüdür. Sırt üstünde kurulduğu için yanı başında herhangi bir ırmak veya dere olmaması dezavantajdır.
Kaynak suları ise yaylanın çok aşağılarında çıktığından yaylaya pek faydası yoktur.. Onun için yayladaki birkaç kaynak, ağustostaki yoğunluğa yetmiyor.
Evlerin hemen üzerindeki alana çıkıldığında ise Altıparmaklar’dan Kemerli ve Büyük Kaçkar’a kadar “en yüksekler” görülebilir. Ayrıca görüş açısının net olduğu havalarda Kafkas Dağları’nı ve Karadeniz’i de izlemek mümkün Sal yaylasından. Sal yaylasını diğer yaylalardan ayıran en önemli özelliği sadece bir köy tarafından kullanılması.
Çamlıhemşin’in Çinçiva köyü tarafından kullanılan yayla özellikle Temmuz başından itibaren dolmaya başlar. Bazı yaylacılar Ekim’e kadar yaylada kalır. Sal’ın yayla sakinleri için bir avantajı da köylerine 45 dakikalık araç yolu uzaklığında olmasıdır
Amlakit Yaylası
Kotençur’dan Amlakit yaylasına doğru giderken yaylacıların geleneksel horon yeri Poşğut Düzü’nden geçilir. Patika takip edilince ormanın hemen bitiminde kurulmuş, Palovit deresinin ikiye böldüğü Amlakit yaylasına ulaşılır.
Amlakit coşkuyla kutladığı Vartavor şenliğiyle ünlüdür. Amlakit, Palovit Vadisi’nin bal ambarları olarak bilinen Meğo’ya geçiş noktasındadır. Bu vadiye geçişle birlikte,Palovit’in en tehlikeli bölgelerine girilmiş olur.
Bitki örtüsü zaman zaman insanların ulaşımını aksatabilir. Amlakit yaylasına beş yıl önce yapılan araç yolu daha çok insanın yaylaya gelmesine olanak tanımışsa da, bu vadinin ekolojik dengesini tahrip eden bir seyir almıştır.
Amlakit yaylası halen, Aşağı Vice, Hala, Habak köyleri tarafından kullanılmaktadır.
Elevit Yaylası
Tipik yayla evlerini görebileceğiniz Elevit 1800 metre yükseklikte. Çoğunlukla büyük kente göçmüş yöre insanları yaz sezonunda iki-üç aylığına bölgeye geliyor. Konaklama imkanı bulanan Elevit’ten Haçevanak yaylasına üç saatlik bir yürüyüş yapılabilir. 80’lerden sonra yaşanan yangından sonra büyük bir yapılaşma sürecine giren Elevit yaylası aslında iki bölümden oluşuyor.Bu bölümlerin en büyüğü evlerin sayıca fazla olduğu ana vanağın(yayla evlerinin bulunduğu yerin) dışında, Tafteni olarak bilinen bölge ikinci gelmektedir.Tafteni aynı zamanda Haçevanak yaylasına geçenlerin de durağıdır.
Elevit aslında yayla olarak bilinmesine rağmen, muhtarlığı da olması dolayısıyla köydür. Yeni adı da Yaylaköy’dür. Ama bu yeni isim pek kullanılmaz. Elevit yaylası Çamlıhemşin’e bağlı Küşüve, Mollaveyis, Omokta ve Golunavb köyleri tarafından kullanılan, gelenekselin yanında modern evlerin de bulunduğu, Yok Yok adlı bir marketin de olduğu, gelenleri “’Rakım:1800, Nüfus:Belirsiz”’ diye karşılayan, yazları da her daim şen olan bir yayla. Elevit’te eğlence her yıl Ağustos ayının 15’inden sonra yapılır. Eskiden bu aylarda ot biçimi olurmuş (Vartivor).Fakat zamanla şehire göçten dolayı bu gelenek yerini daha çok eğlencelere bırakmış. Elevit’te eğlence deyince akla,en çok horon gelir.Gündüz;yayla gezisi,piknikler ve futbol müsabakaları olduğundan genellikle horon akşam saatlerinde olur.Horonun zaman kısıtlaması yoktur.Gençler yorulana, horon evindeki tahtaları kırana ve sevdalılarına attıkları türküler bitenedek horon olur elevitte,her sene gelmek ister Elevitli. İşte böyledir Elevit Eğlenceleri…
Elevit’i anlatırken horon konusunu iki cümleyle geçiştirmek yanlış olur herhalde.Çünkü buraya sırf horon oynamak için gelen halkın oranı %90 diye bilinir.Hatta günü birlik gelip akşam horonunu oynadıktan sonra köyüne ya da şehire(ilçelere) dönenler bile olmaktadır.Elevit’le özdeşleşen horon şenlikleri aynı zamanda profesyonellik gerektirmektedir. Burada herkes horon oynayamaz,dikkat çeker.Bir şeyler bilmek gerekir.Oyuncunun prova sonrası sahne aldığı yer benzetmesini yaparsak yanılmış olmayız.Horonda beklenmedik an ,gelebilecek atma türkülere de hazırlıklı olmak gerek.Zira cevap verememe ezikliğiniz oyunu bırakmanıza sebep olabilir:).Eğer söylenen türküler kırıcı değilse,türküyü kime söylediğinizde fazla önemli değildir.Evli ya da bekar burada kardeşçe ve dostça karşılıklı türkü söylenip kol kola horonlar oynanır.Nispeten bir çoğunun sevdalı horon heyecanı vardır. Horonlar böylelikle daha da anlam kazanır.
Kaçkar Dağları Milli Parkı
Rize Kaçkar Dağları Milli Parkı, büyük bir kısmı Rize ili, Çamlıhemşin ilçesi Ayder Yaylası sınırları içerisinde yer alan koruma altında olan 1994 yılında Milli Park ilan edilen 51.500 hektarlık bir alandır.
Milli Park, dünyanın başka hiç bir yerinde olmayan bitki ve hayvan türleri ile önemlidir.
Kaçkar Dağları Milli Park’ında göller, çayırlar, ormanlar, buzul vadileri ile birlikte, yaban hayatından tilki, ayı, domuz, sansar, çakal, dağ horozu, geyik, yaban keçisi park içerisinde görebileceğiniz nadir güzelliklerdir.
SamueL
BuraLarı Harıka yaaa vallaaa
eSs
Rize gercekden dunyanin en guzel sehirlerinden biri Gezip gormek cok isterim
Cihat
ben gıderken gezdırırım senıde es :D
meftun
Cennet gibi yerler ama Arapları getireceğiz diye doğayı tahrip etmek betonarmeye çevirmek te iş deyil.