Ey Can
Ey sevgili, sevgilim, ey can, ey yâr!
Geçti ömrümün baharı, hazanı;
Ne benzerim geçen yıllara, ne de benzer
Geceyle gündüze, yazla kışa!
Hani o eski halim, nerde, nerede?
Yalan mı, yoksa hakikat mı o ânı?
Hani o güzel günler, hani o akşamlar?
Kırık dökük, virane bu evler, bu sokaklar!
Şu benim yorgun gönlüm, bu hırpalanmış yüz;
Bir zamanlar coşkun, bir zamanlar hüzünlü;
Gönlümün melâl-i daimisi hüzün,
Yüzümün neş’esi baki değil artık.
Bir zamanlar yaşardık, bir zamanlar severdik;
Duygularımız canlıydı, coşkun ve taze;
Şimdi ise durgun, soğuk ve yaşlı;
Zamanın meyvesi kavrulmuş olgun,
Benimkiler acı, seninkilerse tatlı;
Ömrün her devresi aynı tadı verse de.
Şu gönlümün kırık dökük konağına hoş geldin!
Bir zamanlar burada sevinçler yaşandı;
Şimdi ise sessizlik hüküm sürüyor.
Geçen zamanın acımasız eli
Birer birer aldı gönlün eşyalarını,
Sakladı bir kenara hatıralarını.
Ey sevgili, sevgilim, ey can, ey yâr!
Geçti ömrümün baharı, hazanı;
Ne benzerim geçen yıllara, ne de benzer
Geceyle gündüze, yazla kışa!
Hani o eski halim, nerde, nerede?
Yalan mı, yoksa hakikat mi o ânı?
Ünal Serhat Yorgancı