Diyeceğim var
Beni boğuyorlar efendim, ruhum çıkarcasına.
Çıkaramıyorum, dilime gelmeden yutuyorum.
Göklere diyeceklerimi gözlerim anlatıyor.
Bir güzellik arıyorum dünyası kirlenmemiş
Geceler örtüsünü kaldırmıyor, bulamıyorum.
Uzaklarda bir anlayış sahibi var; çile üflenmiş.
Hayır, muhasebeyi kaybetmiş, içi küflenmiş.
Zaman inceden gevşetiyor vicdanın zincirlerini.
Siyah çiçeklere de anlattım uzunca diyeceklerimi.
Neyimi kaybettim bilmiyorum ama bir şey istiyorum.
Elde kırık fener, hayır hakikati değil, güzellik arıyorum.
İpekle dokunmuş ruh arıyorum, cennette göremiyorum.
Deli deli çekişiyorum geçmişle, yaşıyorlar, biliyorum.
Hakikati de özünü de kovalayanları görmek istiyorum
Bu iklimde öyle güzellikler yetişmez, evet, onu da biliyorum
Söyleyemiyorum ! insan çorak topraktan yaratılmadı diye.
Sonradan anlıyorum, ince çizgileri, hep birlikte sildiğimizi.
Yokluğun ve Varlığın arasındaki ince gelgitleri
Demek ki aralayamadım en başta ince perdecikleri
Zaman resmetti teker teker beşikten mezara kadar
Bu vakte sitem var ; el-intizar eş-şeddü minen-nar.
Anladım, irfan ve güzellik ehli insanları keskin kavşakta yitirdim.
Geçmişe kızıyorum hala, avazım çıktığı kadar Davut’tan bile gür.
Sonra vesveseler gaiplerin derinliklerinden: Acıma, öldür.
Sonra diyorum ki içimde bulunan inandığın şeyden büyük.
Birden sesler: Öldürme onu, yaşat, değil ki küçük kalbe yük.
Galiba ben öleceğim, bir mum dikeceğim şahadet parmağıma.
Bana şahit olsun alem-i berzah ’ta, sana tefekkür etti diye.
Yaş tam yirmi beş, unutma, yitirme , ağlama ve susma yaşı.
Dediğim gibi, anlamadan en kötüsü anlaşılmadan öleceğim.
Bu tam yaşı güzel, vicdanı ve anlayışı darağacına yollamanın.
Ben bu zamanın çocuğu değilim, zamanın ruhunu da öldüreceğim.
Janus’un iki yüzünü de oynamak zorundayım, ikisi de ben değilim.
Zamana karşı kaybediyorum , bu varlığın nedeni ne ? Bilmiyorum.
Kalem ve kelam için felekler yaratıldı, ona ruh üflüyorum.
Cengiz Kargün