Anlatabilsem Sana
Ölümle başbaşa yürüyorum
Yağmura ve güneşe mahcubum
Ve en çok da sana..
Anlatabilsem sana ,gidenlerin türküsünü
Gizleniyorum sıcak bir ekmeğin içine
Yoksulum,tepeden tırnağa
Gecekondu evlerde büyüdü harflerim
Ne zaman şu sokaktan geçsen
Dilsizleşen bir dünya..
Sözcüklerin enkazından çekip çeviriyorum aşk mısralarını
Şiir aniden gelir
Mayıs’ta yağan kar gibi
Güneş çarpması ya da aşk gibi
Gecenin uzun bir yolcusuyum ben..
Şafak bir bomba gibi patladığında
Acılı bir kadın haykırır:
Yaşasın aşk!
Anlatabilsem sana
Savaşı ve barışı ayıran duvarı
Yaşam ve ölüm arasındaki dansı
Ben arafın çocuğuyum
Yaşamın,bir ucundan diğer ucuna geçtim
Anlatabilsem sana
Dostoyevski’nin budalasında ergenliğimi tattığımı
Nietzsche’nin zerdüştünde büyüdüğümü
Anlatabilsem sana delik ceplerimden çamura dökülen bayram harçlığımı
Anlatabilsem sana bir babanın fotoğrafını terli yastıkta eskitmeyi
Anlatabilsem sana,ilk saçımı tarayışımı
Bit kırılmasını ve annemin bu hususta telaşını
Anlatabilsem sana,koca dünyayı sana
Dünya büyük değildi
Belki yüreğim küçüktü
Acılarım için bile yer yok orada
Anlatabilsem sana ,yalnızlığı
Yalnız insanları
Çok daireli ,az duygulu şehirleri
Yum gözlerini ve unut tüm dediklerimi
Anlatabilsem sana unutmayı..
Arıkan Akar