Gün Dönüşleri
Simsiyah bir akşamın hırpalanmış gölgesinde eriyordu zaman
Sancı yüklü yüreğimle bir hükümlü gibi
Zincire vurulmuş adımlarla bildik yönleri çoğaltırken
‘’Güle güle git’’ bile diyemedin..
Son ayrılışımızdı
Yalnızlığa teslim olduk ikimiz de
Çakıl taşlarıyla bezeli kaldırımlara gözlerimizden düşen
Masum sağanakları bıraktık sadece..
Suların ay ışığıyla oynaştığı saatlerden beri
Sana uzanan yollardan
Özlediğim yüzüne doğru koşuyorum şimdi
Uzayan sessizliğimden kurtulmanın telaşı var içimde.
O gün ayrılırken çoğalan hüznünü
Birkaç saat sonraki vuslatın sevinciyle değiştireceksin
Bu yüzden
Sınırları belli olmayan
Kocaman bir şafak büyüyorken sevdadan yana
İlk sıradan listeye girmiş o şarkının
Notaları dökülüyor dudaklarından
Seslenişlerin geliyor kulaklarıma
Duyuyorum..
İçsel evrenine adadığım buseler
Günün en hareli renkleri gibi bir bir düşerken gül yüzüne
Güneşin ilk parıltısıyla görünen gülüşünü barındırıyor olmalısın
Biriktirdiğim yalnızlıkları geldiğim yollara serperek
Kollarına koşacağımı biliyorsun çünkü
Sana biraz daha yaklaştıkça
Günlerimin üstüne çöken eksikliklerimi
Bir tamamlanış arzusuyla ruhumda çakılı kalan ve
Nice sonra mutluluğuma katık edeceğim nefesini
Gizimin düğmelerini gevşetecek utangaç parmaklarını
Yaşamın kendisi olan kararlı kokularını…
Dilediğimce koklayacağım tenini hissediyorum..
İğne oyalarıyla bezeli bembeyaz örtülerimize dökülecek
En mahrem terlerimizi bırakmayı öylesine…
Necdet Arslan